Sado

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Neye karar vereceğinize karar verin...:))


Neye karar vereceğinize karar verin...:))

Köyde bir yaşlı adam varmış. Çok fakir.
 Ama kral bile onu kıskanırmış...
Öykümüz ünlü Çin düşünürü Lao Tzu'nun zamanında geçer. Lao Tzu bu öyküyü çok sever, sık sık anlatırmış hatta. Efendim köyde bir yaşlı adam varmış. Çok fakir. Ama kral bile onu kıskanırmış.


Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki.. Kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.. 'Bu at, bir at değil benim için.. Bir dost.. İnsan dostunu satar mı' dermiş hep.. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok.. Köylü ihtiyarın başına toplanmış..

'Seni ihtiyar bunak.. Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın' demişler..



İhtiyar 'Karar vermek için acele etmeyin' demiş.. Sadece 'At kayıp' deyin. Çünkü gerçek bu.. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez..'
Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.

Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş.. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi
 
kendine.. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş.

Köylüler, ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler..
'Babalık' demişler.. 'Sen haklı çıktın.. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için.. Şimdi bir at sürün var..'

'Karar vermek için gene acele ediyorsunuz' demiş ihtiyar.. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç..  Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama, içlerinden 'Bu herif sahiden gerzek' diye geçirmişler..

Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış.


Köylüler gene gelmişler ihtiyara..
'Bir kez daha haklı çıktın' demişler. 'Bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok.. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın' demişler..

İhtiyar 'Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz' diye cevap vermiş. 'O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu.. Ötesi sizin verdiğiniz karar.. Ama acaba ne kadar doğru.. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez..' Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış.


Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş.
Köylüler, gene ihtiyara gelmişler..

'Gene haklı olduğun kanıtlandı' demişler. 'Oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..'
'Siz erken karar vermeye devam edin' demiş, ihtiyar.. Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde.. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.'

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlarmış, etrafına anlattığında:


'Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız
 kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar
kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının.



Karar aklın durması halidir. 


Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. 


Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. 


hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.'


Uzun zamandır sesi çıkmayan değerli okuyucum İrfan Bıyık'ın yolladığı bu öyküyü çevirmeyi tam bitirmişken, Yasemin, Mehmet Saran'ın emailini önüme koydu.. Bir arkadaşının anlattıklarını bize naklediyordu.

'Köyde büyüdüm. Gelirimiz fazla değildi. Çocukluk arkadaşımla okumak için köy yollarında süründük. Beraberce şehirdeki Endüstri Meslek Lisesi'ni bitirdik. İkimiz de yörenin fabrikası Ereğli Demir Çelik'e baş vurduk. İkimize de işbaşı yapmamız için mektup geldi. Tam o sırada Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi'ni kazandığımı öğrendim. Arkadaşım kazanamamıştı. Bana 'Allah yüzünü güldürdü. Sen gidip okuyup adam olacaksın. Allah beni de kurtarsın' dedi ve yollarımız ayrıldı. Ankara'da binbir zorlukla okudum. Fakir ailem dişinden tırnağından kesti. Okulu bitirdim, üniversitede işe başladım. Ver elini İngiltere.. Dokuz ay da orada eğitim gördüm, gene her kuruşu sayarak.. Buraya kadar hep sefalet yani.. Peki şimdi?.. Bayramlar köye gidiyorum.. Üç çocuk var, araba yok.

Giyim kuşam dersen, eh çıplak değiliz.. Arkadaşım da geliyor köye bayramlarda.. Altında son model bir araba, üzerinde marka giysiler..' Olanları anlatan arkadaşı burada biran durmuş ve şöyle demiş Mehmet Saran'a.. 'Bir gün bayramlaşırken, çocukluk arkadaşım bana ne dese beğenirsin?.. 'Hocam, Hiç insan daha kötü koşullarda yaşamak için çaba sarf eder mi?'..'

Lao Tzu bu soruya ne yanıt verirdi acaba?..

   
 Yazan : Hıncal Uluç / Sabah – 10 Aralık 2000


Katkıları için
Teşekkürler


15 Ağustos 2011 Pazartesi

Sinop



Hamsilos Koyu


Yemyeşil ormanı, denizin bir nehir gibi kara içine girdiği Hamsilos Koyu (Hamsaroz) ve civarı bir doğa harikasıdır. Il Merkezine 11 Km. uzaklıktadır. Akliman-Hamsilos (Hamsaroz) yöresi Kültür Bakanlığı tarafından 1.derecede Doğal Sit alanı ilan edilmiştir. (9.Nisan 1987 tarih 19.426 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı, 19.Nisan 1989 tarih ve 20144 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ikinci değişik Bakanlar Kurulu Kararı ile. ) Hamsilos Koyu ( Hamsaroz), çiçek ve ağaçlarla bezenmiş olağanüstü güzellikte bir dinlenme yeridir. Koyun oluşumunda, gerekli olan buzul aşındırması IV. Jeolojik Zamanda bu yörede oluşmadığından, Hamsilos Koyu (Hamsaroz), Deveci Deresi adlı küçük bir akarsuyun ağzında yer alan 300-400 m.lik bir deniz girintisidir. Hamsilos (Hamsaroz) limanı, morfolojik delillere göre, Deveci Deresi Vadisinin aşağı kesiminin, karada oluşan çöküntüler sonucunda sular altında kalmasıyla oluşmuş, dünyada sadece Norveç ve Sinop'ta bulunan "RIA" tipi kıyıdır.



Akliman


Şehrin batısındadır. Kent merkezine 9 km. uzaklıktadır. Kilometrelerce uzunluğunda ve 15-20 metre genişliğinde bir şerit gibi uzanan kumsalı vardır. Millî Parklar Başmühendisliğince düzenlenen Akliman Piknik Alanı, her türlü ihtiyaca cevap verecek niteliktedir. Piknik alanında ormanla deniz içiçedir. Akliman Koyunun oluşumu da Hamsilos Koyu'nun oluşumunda açıklandığı gibi "RIA" tipi bir kıyıdır.



Karakum


İl Merkezine 2 km. uzaklıktadır. Sinop Yarımadası'nı çevreleyen yol üzerindedir. Adını ince simsiyah kumundan almıştır. Halk arasında kumunun romatizma,siyatik gibi hastalıklara iyi geldiği söylenir.Kamu ve özel kişilere ait otel, tatil köyü, kafe, restaurant, bungalow tipi evler ile karavan ve çadır yerleri bulunmaktadır.



Akgöl


Ayancık ilçesinin güneyinde Ayancık-Kastamonu yolunun 31.km sinde, yoldan da 5 km içeride bulunan Akgöl ; 1200 metre yüksekliktedir. Etraftaki sık köknar ormanları içinden akan iki çayın birleştirerek oluşturduğu göl ortalama 3 dönüm alan kaplamaktadır. Gölün yanında orman işletmesine ait bir tesis bulunmaktadır. Günübirlik piknik için uygun olan göl civarındaki orman içlerinde piknik masaları ve ızgara yerleri bulunmaktadır. Çevre ormanlarda yaban domuzu, ayı, kurt, çakal ve tavşan gibi av hayvanları mevcuttur.
Akgöl'e ulaşmak için inilen 5km lik yol stabilize olup buradan da İnaltı bölgesine doğru yol devam etmektedir. Bu yol üzerinde bulunan İnaltı Mağarası ve Kanyonları safari turlar ve yürüyüşler için de müsaittir. Kış mevsiminin uzun geçtiği bölgede küçük kayak pistlerinin de yapılabileceği uygun orman içi boşluklar mevcuttur.




İnaltı Mağarası


İnaltı Köyü köyün hemen arka yamacında bulunan mağara ile ünlenmiştir. Deniz seviyesinden 1070 m. yüksekte olan mağaranın oldukça büyük olan ağzı köyden görülebilmektedir. Köyde biraz soluklandıktan sonra yaklaşık 500 metrelik bir tırmanıştan sonra mağaraya ulaşılmaktayken, 2002-03 yıllarında yapılan yol ile mağaranın 50 m. altına kadar araçla gidilebilmektedir. Buradan 50 metrelik merdivenle mağaranın ağzına ulaşılabilir. Mağara ağzında geniş bir sahanlık bulunmaktadır.
İnaltı mağarası gerek mağara içi damlataşları ve arkeolojik özelliği, gerekse de doğal çevrenin güzelliği nedeniyle, turizm amaçlı kullanıma son derece uygun şartlara sahiptir.


Ortalama uzunluğu 7500 metre olan mağaranın son noktası girişten 24 metre aşağıdadır. Doğu-batı yönünde büyük bir (S) çizerek uzanan mağaranın giriş ağzı ve gerisindeki salonun tavan yüksekliği 20 metreden fazla, genişliği ise 18 metredir. Giriş salonu boyu 125 m, tavan yüksekliği 6-22 m, genişliği 7-13 metreler arasında değişen düzgün bir galeriye açılır. Bu galeri mağaranın en geniş ve en kuru bölümüdür. Buradan sonra daralarak ilerleyen mağarada sarkıt, dikit, sütun, örtü ve duvar damlataşları, damlataş havuzları görülmeye başlar. Yatay gelişmiş kaynak konumlu fosil bir mağara inaltı mağarasında damlataşların çoğu genişlemiş olan orta bölümde yer almaktadır. Buna karşılık mağara tabanına yakın alt kesimlerde ve su düzeyinin hemen üzerinde Karnabahar ve Patlamış Mısır şekilli damlataşlar da bulunmaktadır. Mağaranın içinde yer yer su birikintilerine rastlanmakta olup bazıları ilerlemeyi zorlaştıracak şekilde derindir. Mağara girişinde görülen duvar kalıntıları, tarihi dönemlerde iskan alanı olarak kullanıldığı sanılan mağaraya arkeolojik değer de katmaktadır.
İnaltı mağarasının elektrifikasyonu, trafo, kapı, merdiveni, çeşme ve tuvaleti yapılmış; mağara içindeki gezi güzergahı ve kır kahvesi yapım çalışmaları devam etmektedir. Mağara Civarında Kanyon, Akgöl ve Karlık Yaylası ve Düdeni gibi doğal güzelliklerin de bulunması mağaranın önemini daha da arttırmaktadır.





İnce Burun


Sinop'a gelen yerli ve yabancı turistlerin en çok görmek istedikleri yerlerin başında, Türkiye'nin en Kuzey ucu olan İnceburun gelmektedir. Bozulmamış doğal kıyı yapısı ile, Millî park niteliğindedir. İnceburun ve çevresi geyik, sülün ve karaca koruma alanıdır.




Sarıkum


Deniz, orman ve göl bir aradadır. Çeşitli av hayvanları vardır. Orman Genel Müdürlüğünce Tabiatı Koruma Alanı ilan edilmiştir. İl Merkezine 21 km. uzaklıktadır. Bitki örtüsünün yanı sıra çevrede görülen başlıca hayvan türleri; karaca, yaban domuzu, çakal, tilki, vaşak,gelincik ve vahşi yılkı atları gibi memeliler; çok çeşitli ördek ve kaz türü balıkçıllar; kuğu, toy, çulluk gibi kuş türleri ile çeşitli sürüngen, kurbağa ile kefal gibi balık türleri bu yöremizde bol miktarda yaşamaktadır.



Erfelek Tatlıca Şelaleleri


Sinop il merkezine 42 km uzaklıkta, Erfelek İlçesi Tatlıca Köyü sınırları içerisindedir. Aynı vadi içinde art arda sıralanmış 30'a yakın irili ufaklı şelaleden oluşmuştur. Bu özelliğiyle Dünyada benzeri yoktur. Dar ve 2 km uzunlukta bir vadi içinde, şelaleler kenarında kayın ormanları içinde yapılacak 2 saatlik yürüyüş oldukça zevkli ve heyecanlıdır. Doğal sit alanı olan bölgede trekking, piknik, gezi ve av turizmi olanakları sağlamaktadır.Uçurumdan uçuruma düşen, köpüklü suların oluşturduğu 30'a yakın şelelesiyle kayıp bir vadi... Ihlamur, gürgen ve meşelerin göğü hapsettiği bir ormanda, sararan yaprakların suyla muhteşem sonbahar düeti... İki yıl önce keşfedilen sarp vadide uğuldayan şelaleleri, muhteşem doğası ve bakır yaylalarıyla göz kamaştıran Erfelek, Sinop'un ilçesi.
Şamı Şelaleleri'nin aktığı vadideki eski su değirmeni, şelalelere de adını veren Şamı (Tatlıca) köyüne ait. Eski değirmen 1.5 kilometreyi aşan şelale tırmanışı için kerteriz noktası. Şelalelerden tırmanarak değirmene gelindiğinde yol yarılanmış oluyor. Geri dönmek isteyenler için değirmenden aşağıya patikayla inmek mümkün. Değirmenden sonra vadi daha da sarplaşıyor.Sorgun, Erfelek'e yaklaşık 15 kilometre mesafede bir orman köyü. Sık ormanların çevrelediği bir ovada korulu köyde, diğer köylerde de olduğu gibi geleneksel taş örtülü eski evler hızla yok oluyor. Taş örtü, özellikle direkler üstünde duran ahşap tahıl ambarlarında ve tarlalardaki küçük kulübelerde görülüyor. Zira taş örtü çatıları, sert Karadeniz rüzgarına karşı daha dayanıklı kılıyor.Kayın, ıhlamur, gürgen ve meşe ormanından gökyüzünün görünmediği dar Şamı Vadisi, Karasu üzerine kurulan baraj çalışmaları sırasında keşfedilmiş. Şelaleler, döküldükleri noktalarda bazen dört beş metre derinliğinde ve rengarenk gölcükler oluşturuyor.
Gebegüneyi yaklaşık 1050 metre yükseklikte bir yayla. Sonbahar, orman ağaçlarının yanı sıra orman altı bitki örtüsünü de göz alıcı renklere boyuyor. Atlas'ın koyduğu adla "Belikli duvar", vadinin hemen hemen ortalarına denk düşüyor. On metreye yakın dik duvardan yosunlar ve orman altı bitkileri de suyla birlikte akıyormuş hissi uyandırıyor.Vadide zaman zaman küçük kollara ayrılan su, birleşip aynı gölcüğe dökülürken muhteşem görüntüler yaratıyor. Saklıseki' bu ayrılış ve yeniden birleşişin en güzel örneği. Gebe güneyi Yaylası sonbahar renklerinin en görkemli izlendiği noktalardan. Orman altı bitki örtüsünün en baskın rengini yine eğreltiotları veriyor.Soğuk suların uğultularla döküldüğü Şamı Şelaleleri'nin her biri ayrı biçimde. Sonbaharda da su, hatırı sayılır seviyenin altına inmiyor. Sonbahar renklerinin hızlı değişimi en açık biçimiyle yapraklara yansıyor.Erfelek'in Abanoz Mahallesi'ndeki asma köprü çelik halatlar üzerinde duruyor. Abanozluların ürkütücü köprüden hayvanlarını geçirebilmek için eşekle önden gitmesi gerekiyor. Erfelek, kendine özgü lezzetiyle ve piştikten sonra iç kabuğundan kolay ayrılan kestanesiyle ünlü. Olgunlaşan kestaneler uzun sırıklarla ağaçlara çıkılarak silkeleniyor.






Xanthos’ta Yazılmış Tapınak Yazısı



Dağlık Likya eyaletinin en eski ve en büyük kentidir.
Xanthos (Ksantos) (Muğla-Fethiye) Fethiye – Kaş yolu üzerindedir.
Xanthos, yakınındaki yerleşimin adıyla, Kınık olarak da anılan Xanthos (Arnna), Fethiye-Kaş yolu üzerinde, Fethiye’ye 55 km uzaklıktadır. Kınık Köyü’nün yakınında Eşen Çayı’nın ayırdığı Muğla – Antalya il sınırı üzerindedir. Kınık Köyü’nün hemen yanından Xanthos harabelerine çıkılır. İşte milattan önce 9.yy’da yazılmış olan ve herkesin okuması gereken mezar taşı üzerindeki yazı, Xanthos Fethiye -Kaş karayolu üstündeki Kınık köyünde yer alır.



Milattan önce XIV.(dokuzuncu) yüzyılda Xsantos’ta yazılmış bir duvar yazısında, hepimizin alacağı bir ders vardır

Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş, sükûnette huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma.



İçten ol; telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü vardır. Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir işi seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle seveceksin ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.



Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.



Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye lâyık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.



Kaybetmeyi ahlâksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlûp olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.



Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme. Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgâra göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir…



Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkânsızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.



Hatırlar mısın doğduğun zamanları? Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.



Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya, yine de insanoğlunun biricik güzel mekânıdır.

Xsantos  İ.Ö. IX.yy.



7 Ağustos 2011 Pazar

Honore de Balzac Sözleri


Honore de Balzac Sözleri


  • Dost İçin Sırtımı Köprü Yapmaya Hazırım Ben; Yeter Ki Temiz Kalpleri Taşıyan Ayaklar Geçsin Üstümden.


  • Siz Kumarda Kazanan Aşkta Kaybeder Yalanına İnanın ! Unutmayın Ki; Kumarda Kazananlar Aşkı Satın Alıyorlar


  • Eğer Güven Vαrsα Bir Kαlpte; O Kαlpte Sevgi De Bulunur, Dürüstlük De !


  • Dürüstlük Pahalı Bir Mülktür; Ucuz İnsanlarda Bulunmaz.


  • İyiliğinize İnanılmasını Istiyorsanız, Ondan Hiç Bahsetmeyiniz.


  • Evlenme Davaya Benzer. Mutlaka Memnun Olmayan Bir Taraf Vardır.


  • Dünyada Bir Kadın İçin, Herhangi Bir Erkeği Etkisi Altına Aldığını Bilmesi Kadar Zevkli Bir Şey Yoktur.


  • Bir Kadın, Sevdiği Adamın Başka Bir Kadın Tarafından Mutlu Edildiğini Görmektense, Onu Can Çekişirken Görmeyi Tercih Eder.


  • Krallar Da Kadınlar Da Kendileri İçin Yapılan Her Şeyin Bir Borç Ödemesi Olduğuna İnanırlar.


  • Mutluluğunuz Size Düşman Kazandırır,Felaketiniz İse Dostlarınızı Uzaklaştırır.


  • Felaketin İyiliği Varsa, Hakiki Dostlarımızı Tanıtmasıdır.


  • Her Başarı, Sabır İle Zamanı Birleştirerek Sağlanır.


  • İyi Dostluklar Temiz Hesaplarla Kurulur.


  • Tanrı, Kadınları Ağzı Laf Yapan Yakışıklı Erkeklerden Korusun.


  • İnsanın En Zor Katlandığı Duygu Acımadır , Hele Hak Edince.


  • Beklemesini Bilenin Her Şey Ayağına Gelir.


  • Bilginin Efendisi Olmak İçin Çalışmanın Uşağı Olmak Şarttır.


  • Toprağa Ekilen Tohumlar İçinde En Çabuk Mahsul Veren Fedailerin Döktükleri Kandır.


  • Hiçbir Şeyin Kendinden Saklanmadığına İnandırılmış Bir Kadını Aldatmaktan Daha Kolay Bir Şey Yoktur.


  • Ayakkabılarım Olmadığı İçin Üzülürdüm. Ta Ki Sokakta Ayakları Olmayan Adamı Görene Kadar.


  • Hayat, Her Gidenin Ardından Koşmaya Değmez Bilmelisin. Sen Gelecek Olanları Bekle, Gidecek Varsa Bırak Gitsin…


  • Dünü Unutmalı, Bugünü Yaşamalısınız. Keza Dün İle Bugün Arasında Bir Kavga Çıkarsa; Yarını Kaybedersiniz!


  • Aslında Hayatın En Güzel Anı; Herşeyden Vazgeçtiğinde, Seni Hayata Bağlayan Birinin Olduğunu Düşündüğün Andır.


  • Bazen Birinin Yokluğuna O Kadar Alışırsınız Ki, Başka Birinin Gelip O Boşluğu Doldurmasından Korkarsınız


  • Hayatın En Güzel Anı Herseyden Vazgeçtiğinizde, Sizi Hayata Bağlayan Birinin Oldugunu Düşündügünüz Andır.


  • Geleceği Merak Etme, Nasıl Olsa Gelecek. Ama Geçecek Olanı İyi Düşün, Çünkü Aklından Silinmeyecek !


  • İnsanlara Kendilerini Nankörlüğe Mecbur Edecek Kadar Büyük Hizmetlerde Bulunmayınız.


  • Kendisi Artık Mutlu Olamayacaklar İçin Sevdiğinin Mutluluğu Sevinç Olur.


  • Yalancılık; Meslek Dalı Olarak İlan Edilmeli Artık, Çünkü Çok Fazla Ustası Var.


  • Sevilen Kadın Bütün Kadınların En Güzeli Değil Midir?


  • Evliliğin , Her Şeyi Kemiren Bir Canavarla Bıkıp Usanmadan Boğuşması Gerekir: Alışkanlık.


  • Gözle Görülür Bir Nedeni Bulunmayan Servetlerin Gizi, Temiz Yapıldığı Için Unutulmuş Birer Cinayettir.


  • Hayat Herkes Için Acı, Çünkü Benim Boş Yere Dilediklerime Sahip Olmuş Nice Insanlar Gördüm, Onlar Da Mesut Değil.


  • Umutsuz Sevmek De Bir Mutluluktur.


  • Uykunun Yenemediği Hiçbir Acı Yoktur.


  • Zeka Dünyayı Yerinden Oynatmaya Yarayan Maniveladır.


  • Istırapların En Gizlileri Dayanılması En Güç Olanlardır.


  • Bir Anne Yüreği, Dibinde Daima Af Bulunan Bir Uçurumdur.


  • Sıkıntınızın Sırrı Sizin Elinizde Değil, Başkalarının Elindedir.


  • Sanatın Vazifesi, Tabiatı Kopya Etmek Değil, Tabiatı Ifade Etmektir.


  • Bir Kadın Sevdiği Adamın Yüzünü ,Bir Denizcinin Açık Denizi Bildiği Kadar Iyi Bilir.


  • Altından Zincirler En Ağır Olan Zincirlerdir.


  • Her Servetin Arkasında Bir Suç Vardır.


  • Şöhret , Ancak Küçücük Dozlarla Alındığında Faydalı Bir Zehirdir .


  • Şöhret , Uzaktan Güneş Gibi Parlak Ve Isıtıcı; Yaklaştınız Zaman, Bir Dağ Tepesi Gibi Soğuktur.


  • Gençlik Adaletsizliğe Doğru Yöneldiği Zaman, Bilincin Aynasına Bakmayı Göze Alamaz. Oysa Olgunluk Çağı Kendini Bu Aynada Görür. Yaşamın Bu Iki Evresindeki Tüm Ayrım Buradadır.


  • Mektup Bir Ruhtur. Konuşan Sesin Çok Sadık Bir Yankısıdır. Bu Nedenle Ince Düşünceli Kişiler Onu Aşkın En Zengin Gömüleri Arasında Sayarlar.


  • Ancak En Son Katedralin En Son Tuğlası En Son Papazın Kafasına Düşüp Ezdiği Zaman Insanlık Gerçekten Özgür Olabilecektir.


  • Kadınlara Hangi Erkekleri Aradıklarını Sorun, “Hırslıları” Derler. Öteki Erkeklere Göre, Hırslıların Belleri Daha Güçlü, Yürekleri Daha Sıcaktır, Kanlarında Daha Çok Demir Vardır. Kadın Da Güçlü Olduğu Sıralarda Kendini Öyle Mutlu, Öyle Güzel Bulur Ki, Parçalanmak Tehlikesi Altında Da Olsa, Üstün Bir Gücü Olanı, Bütün Erkeklere Yeğ Tutar.




Ataürk'ü hiç Böyle Görmediniz

Ataürk'ü hiç Böyle Görmediniz

en çok okunanlar

Bu Blogda Ara

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı