Daha önceki yazılarımdan birinde, insan olmak için çok değerli olan bir şeyi saygıyı kaybettiğimizden bahsetmiştim. Geçen gün başımdan geçen bir olay bana bunu yeniden hatırlattı. Metroya binmiştim, henüz yerler dolmamıştı ama yinede ayakta durmayı tercih ettim, bir iki dakika içinde metro doldu ve yer kalmadı. En son binenler içinde yaşlı bir bayan vardı ve ayakta zor duruyordu. İnanın bulunduğumuz vagonun içindeki yolcuların çoğunluğu, dershaneye giden çocuklardı. Metronun hoparlörlerinden yaşlılara, hamile ve çocuklu kadınlara vs. yer veriniz diye anons yapılıyordu. Kimse yer vermedi hatta benim hemen önümde oturan yaklaşık 16 yaşlarındaki gençler kadından rahatsız olmuşlar “niye bize bakıyor ki?” gibilerinden söyleniyorlardı.
Çok üzüldüm. Üzüldüğüm nokta bu çocukları bizim yetiştiriyor olmamızdı. Demek ki suç bizdeydi. Bizler büyüklerimize böyle davranmıyorduk. Bizleri yetiştiren anne babalarımız bunu bize aşılamışlardı da biz niye çocuklarımıza bunu öğretememiştik. Bir yerlerde hata yapıyorduk ama nerde?
Çocukluğumu düşündüm, istediğimiz her şeyi hemen elde edemiyorduk. Belki klasik laflar diyeceksiniz ama öyle Nike’lar Adidas’lar giyemiyorduk. çok zor elde ettiklerimizin bir değeri vardı, kaybetmemek için çaba sarfediyorduk. Öyle dershaneler falan yoktu, servisimiz yoktu. Ebeveynlerimiz okula götürüp getirmezdi, üniversite imtihanına girdiğimizde saatlerce okul bahçesinde beklemezlerdi. Onun için elde ettiklerimiz az ama öz şeyler bizim için çok değerliydi.
Çocuklarımızda bizim için her şeyin üstünde değerli oldukları için çok abartılı olduk. L dediler leblebi götürdük, ç dediler çikolata götürdük. Her şeyi çok rahat elde ettiler ve kıymetini bilmediler, vurdumduymaz oldular. Bu vurdumduymazlıkları bizi yormaya başladı. Dershanelere gönderdik ve sorumluluğu üzerimizden attık. Ben daha ne yapayım? Demeye başladık. Hatalar hataları getirdi ve aşırı ilgiden ilgisizliğe döndük. Artık çocuğumuzu dershaneler ve bilgisayarlar eğitmeye başladı. İki kere ikinin kaç ettiğini öğrendiler ama metroda ayakta kalan bir büyüğe yer vermeyi öğrenemediler.
Şimdi suç metroda yaşlı bir insana yer vermeyen gençlerdemi? Yoksa onları vurdumduymaz hale getiren bizlerde mi?
Çok üzüldüm. Üzüldüğüm nokta bu çocukları bizim yetiştiriyor olmamızdı. Demek ki suç bizdeydi. Bizler büyüklerimize böyle davranmıyorduk. Bizleri yetiştiren anne babalarımız bunu bize aşılamışlardı da biz niye çocuklarımıza bunu öğretememiştik. Bir yerlerde hata yapıyorduk ama nerde?
Çocukluğumu düşündüm, istediğimiz her şeyi hemen elde edemiyorduk. Belki klasik laflar diyeceksiniz ama öyle Nike’lar Adidas’lar giyemiyorduk. çok zor elde ettiklerimizin bir değeri vardı, kaybetmemek için çaba sarfediyorduk. Öyle dershaneler falan yoktu, servisimiz yoktu. Ebeveynlerimiz okula götürüp getirmezdi, üniversite imtihanına girdiğimizde saatlerce okul bahçesinde beklemezlerdi. Onun için elde ettiklerimiz az ama öz şeyler bizim için çok değerliydi.
Çocuklarımızda bizim için her şeyin üstünde değerli oldukları için çok abartılı olduk. L dediler leblebi götürdük, ç dediler çikolata götürdük. Her şeyi çok rahat elde ettiler ve kıymetini bilmediler, vurdumduymaz oldular. Bu vurdumduymazlıkları bizi yormaya başladı. Dershanelere gönderdik ve sorumluluğu üzerimizden attık. Ben daha ne yapayım? Demeye başladık. Hatalar hataları getirdi ve aşırı ilgiden ilgisizliğe döndük. Artık çocuğumuzu dershaneler ve bilgisayarlar eğitmeye başladı. İki kere ikinin kaç ettiğini öğrendiler ama metroda ayakta kalan bir büyüğe yer vermeyi öğrenemediler.
Şimdi suç metroda yaşlı bir insana yer vermeyen gençlerdemi? Yoksa onları vurdumduymaz hale getiren bizlerde mi?